29 Kasım 2008 Cumartesi

Senin Gibi - Aylin Aslım

Küçük bir an için
Ait olmak için
Eski asklar gibi
Kapinda.
Yalniz bir gün için,
Nefes almak için
Kanarken avuçlarim
Karsinda.
Üzerimde sevdigin mavi elbisem,
Sensiz geçirdigim günlerden
Senin gibi beni kimse sevmedi
Dönmedin
Gittigin yerden geri
Senin gibi beni kimse sevmedi
Bekledim
Gittigin günden beri

Yıldızlar Kaydı ve Karardı Gökyüzü Aydınlanmamacasına!

İki yıl oldu! İki koca yıl aitlik duygusunu yaşamadan kayboldu gitti. 17 yaşındaydı ... Ve dört gün daha tutunabilseydi yaşama 18 olacaktı.

Değiştim üstelik. Hiç değişmediğimi ve değişmeyeceğimi düşünenleri hayal kırıklığına uğratmak istemem ama; DEĞİŞTİM! Umudum, sevgim, bağlılığım, mutluluğum arttı. Bunun neden böyle olduğunu bir o anlayabilirdi yaşasaydı.

Çok kanadı ... çok ... Çünkü ölen sevgilim değildi. Ölen; annem, babam, dostumdu ... Hayatın güzel yanıydı ölen ... Çünkü ölen o değildi; içimdeki "ben"di ölen!

Şimdi karanlık gökyüzünü aydınlatmaya çalışırken ben el fenerleriyle ne o gidebildi ne de ben unutabildim.

28 Kasım 2008 Cuma

Aydınlık Neyin Oluyor Senin

Aydınlık neyin oluyor senin
Gökyüzü akraban filan mı
Beni bulur bulmaz gözlerin
Şimşek çakıyorum yalan mı
Yüzünde yalazını gezdirdiğin
Saçlarından tutuşmuş orman mı
Akla ziyan bir şey elektriğin

Ayışığı mavisi dudaklarından mı
O, ışık zenginliği mi giyindiğin
Uzay tozları mı yıldızlardan mı
Elime dokunduğu an elin
Güneşler açıyorum sahi ondan mı
Aydınlık neyin oluyor senin


Attila İlhan

16 Kasım 2008 Pazar

17 + 1

Şimdi ben 18 oldum ya hani. Ya da şöyle söyleyeyim 18 olamadım ya hani. Öyle işte yapımda ve yayında emeği geçen herkese teşekkürler. Ayrıca dün kendi çapımda içine sıçtığım sürpriz için de özür dilerim.

13 Kasım 2008 Perşembe

1 İleri 2 Geri

Mehter takımı bile daha iyidir benden en azından 2 ileri bir geri, 3 adım sonunda adamlar 1 adım ilerlemiş oluyor. Ah ben de gidebilsem bir ileri unutsam gerileri. Bir gün dündeyim, ertesi gün daha da önceki bir gündeyim. Hayat güzel olmasına güzel de ... De'si yok aslında bildiğin güzel yani. E nedir bu bunalım havaları, kaybedeni oynamalar falan. Yok aslında öyle bir şey, olmamalı. Bir nefes dolusu oksijenle başlar her şey ve onla biter. Kasım'dan kaynaklanıyor sanırım bu melankoli. Dedim ya sevdiklerim hep Kasım'da gelip Kasım'da gitti diye öyle işte... Bazıları da blöf yaptı, inansan bir dert inanmasan bir dert. Ne yapmalı? Vazgeçmeli belki de. Ya da bitirmeli mi? Sanırım noktalama işaretlerini hiçbir zaman doğru yerlere koyamadım. Ünlem koymuşum mesela herkesin nokta koymamı beklediği yere. Sonra dönüp dönüp bakmışım o cümleye "hata nerde?" diye. Ve insan zamanla anlıyor ki dilbilgisi yönünden gayet düzgün cümleler bunlar. Tek sorun cümlenin kurulmuş olması. Hiç kurulmamalıydı ve kimseler duymamalıydı bu ifadeleri. Saklamak lazım gelir gerçekleri. Adım atmayı öğrenmeli ya da. Gerçek adımlar ama! İleri doğru... Geleceğe ... Boşvermek en iyisi! Zaten Kanji sınavından da 100 alacağım :D

2 Kasım 2008 Pazar

Kasım

Yine Kasım... Hüzün desen hüzün değil, mutluluk desen hiç değil. Boğazımda düğümlenir kalır Kasım. Bu ayda geldi sevdiklerim bana ve bu ayda gittiler. Bu ayda açtı çiçeklerim ama bu ayda soldular yine. Hep Kasım gelsin istedim ve hiç gelmesin istedim