17 Kasım 2009 Salı

19

Büyüdükçe büyüdüm
Tam 15 metre boyum
Sen tutmasan kolumdan
Göğe ererdi başım

9 Kasım 2009 Pazartesi

Hayyam

Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç başbaşa verecek değil miyiz?
Ömer Hayyam
Sevgiyle yuğrulmamışsa yüreğin
Tekkede, manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
Cennetin, cehennemin üstündesin
Ömer Hayyam
Bu gün benim gibi sevdalı var mı?
Bu gün benim gibi deli?
Yerlere serilmiş yüreği kan içinde.
Ben değilsem kim şu adam?
Bir zamanlar vardım , ben bendim.
Bu gün var olan neyin nesi?
Ömer Hayyam

7 Kasım 2009 Cumartesi

Day After Day

Böyle bir şarkı mı var? Yoksa yine şarkılar, şiirler mi yazıyorum kafamdan bunun ayrımına varamadım ama çok da önemli değil :D Kafamdaki ses der ki : Day after day sinking in this mud sinking in your dark feelings . . . Something for breathing . . . something to live for . . .

3 Kasım 2009 Salı

En Güzel Hikayem

Güzel, çok güzel hikayeler yazıp onlara bir de inanırdık resmen. Hatta "inanırdık" değil hala o inandığım hikayelerin yaralarını sarmakla meşgulüm. Yalnız yazmam yalnız inanmam aslında ama hep daha fazla kapılan ben olurum. "Duygusalsın!" diye açıklayıp noktaladı bu konuyu MMt arkadaşımız saolsun =) Gerçi o hiç oturup hikayeler yazıp benimle ardından da ortadan kaybolmadı. Onunla yazdığımız bir kaç hikaye de yok değildir ama MMt hala gidenlerden olmadı neyseki =)

Farklı bir şey anlatacaktım aslında. Bir yarı yolda bırakılış falan . . . Ya da yok öyle bir şey ya . . . Kafamdan uyduruyorum hepsini. Hoşuma gidiyor belki de böylesi asla suçlu taraf olmamak, gitmek zorunda bırakılan olmak . . . Egom en az bırakıp gittiğim adam kadar yüksek ve işin kötü tarafı bunu benden başka kimsenin farketmemesi. Şimdi yazdığımız hikayeye sadık kalmak konusunda nutuklar atarken kendimi sorgulamadan edemiyorum ve tabii ki bunu da benden başka kimse bilmiyor.

. . . Ama anlıyorum sesinden kurtulmuşsun sen, nokta konmuş bitmiş en güzel hikayem . . .

2 Kasım 2009 Pazartesi

Amen Omen

What started as a whisper,
Slowly turned in to a scream.
Searching for an answer
Where the question is unseen.
I don't know where you came from
And I dont know where you've gone.
Old friends become old strangers
Between darkness and the dawn
Amen omen,will I see your face again?
Amen omen,can I find the place within
To live my life without you?
I still hear you saying
"All of life is chance,
And is sweetest,is sweetest when at a glance"
But I live,I live a hundred lifetimes in a day.But I die a little
In every breath - that - I take
Amen omen,will I see your face again?
Amen omen,can I find the place within
To live my life without you?
I listen to a whisper,
Slowly drift away.
Silence is the loudest,
Parting word you never say.
I put I put your world
Into my veins
Now a voiceless sympathy
Is all that remains.
Amen omen,will I see your face again?
Amen omen,can I find the place within
To live my life without you?
Amen omen,can i find the strength within
Ben Harper

Kazanmak / Kaybetmek

Bir blog keşfettim bugün. Daha doğrusu bir insan keşfettim . . . Arkadaşımmış falan ben farkında değilmişim o ayrı konu. Ve içimden şunu yazmak geldi:

Sonra yatağına uzanıp sırtüstü aldattığın kadınlara şiirler yazarsın acı dolu. Kim olduğunun farkında olup kim olduğunu farkedememek bazen bu yaptığın. Ama asla ne yeteri kadar cesursun ne de yeteri kadar mutlu. Her vücutta daha fazla acı, daha fazla huzursuzluk, daha fazla kayboluşla karşılaşıyorsun.

Ben seni tanımıyorum aslında. Adını bile o son yazdığın şiirde öğrendim. Ama farkettim ki tek değilsin bu dünyada. Keşke tek olsaydın . . .

29 Ekim 2009 Perşembe

Bir de . . .

Bir de bir şey farkettim saçım uzun :D oleyy

Uyuduk Büyüdük

Nasıl güzel bir rüya gördüm ben öyle :D Gerçi ne gördüğümü hatırlamıyorum ama gülümseyerek uyandım ki bu da uzun süredir yapmadığım bir şeydir. Gözdelerin evindeki benden başka kimsenin ikinci kez yatmadığı o şişme yatak aslında hep böyle yapıyor beni. Sanki içi hava değil de pozitif enerji dolu. Aaa ama Tuğçe "İnsan ne ile yaşar Sam?"diye sorduğunda ben söylemiştim zaten "hava" diye :D

Uzun süredir sahip olmayı beklediğim bir şeye bugün ulaşmışım gibi hissediyorum. Saçma mı? Evet kesinlikle öyle :D Ama olsun . . . Bu gece olmaz da yarın gece mutlaka Gözde'de kalmalıyım o şişme yatağa ihtiyacım var :D

17 Ekim 2009 Cumartesi

:/

Aaaa bunaldım ama bir yerde ilgi fazlası bir yerde sevgi eksiği . . . Tutunmaya çalışsan ayrı bi yorulursun. Kimsenin gücü kafamı karıştırmaya yetmezken ilginç değil mi bu girilen diyaloglar. "Git." diyesim var çok fena. Sonrasından da ben sorumlu olmamalıyım ama.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Yemek

Sevgi yemeğinin baharatı nefret olmaz. Var olanları yok etmeye çalışmak boşuna. Ve neden bir insan ilişkide yolunda gitmeyen şeyler yaratmaya çalışır ki? Bu da yok olanı var etme çabasıdır; ancak bu var olanı yok etmek kadar başarısız bir girişim değildir. Ki zaten sonuç vermesi çok uzun sürmedi. Elimizde sevgi, güven, sadakat gibi malzemeler varken ne ara içine nefreti katıp yenmez bir yemek yaptık? Nasıl tükettik ? Nasıl tükendik ?

Büyüsek keşke . . . Güçlensek . . . Güzel yemekler yesek . . .

9 Eylül 2009 Çarşamba

Eylüle Dair

*Eylüle girdim eylüle girdim 
Her ömrün bir eylülü vardır 
Onca yaşadım 
Şimdi bildim
(Murathan Mungan)
*Kokusunu, havasını, görüntüsünü . . . Her şeyiyle en sevdiğim ay.
Ama bu sefer farklı :/
(OuZ)
*Ankara'ya sonbahar geldi sağanak yağmurla birlikte .
(Görkem)
*Ve bir Eylül akşamında yaprak çıtırtılarıyla yürüyorsun
(Pilli Bebek)
*Eylül gibi sarı saçların
Eylül gibi hüzünlü gözlerin
Şimdi gidiyorum
Ama bir başka Eylülde gelirim sevgilim
(SaM)

Tesadüfler

Ne bileyim "Cem abiyi birlikte ve canlı dinlememiz lazım bizim." gibi bir cümle kurup ertesi günü 17 Ekim'de Ankara'da Pilli Bebek konseri olduğunu öğrenmek gibi bir şey . Ya da ona mesaj atmak için telefonu eline aldığında ondan mesaj gelmesi . . . Sarılıp oturmuşken ve son 10 dakikadır susuyorken aniden önceden yaşadığımız bir şeyin (aynı şeyin) aklımıza gelmesi ve bunu birbirimize anlatma isteğimiz . . . 

Tuğçe "enerji" der, "his" der; Ouz  "yine aynı şey" der; Memet "Seviyosunuz ulan birbirinizi ayrıntıya ne gerek var!" der . . . Özel isimleri ne olursa olsun genel olarak sadece tesadüf . . . İnsanın yüzünde hafif bir gülümseme oluşturan güzel birer tesadüf hepsi =)

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Ses

"Bas mıyız, tiz miyiz ? Hangi akor yetsin buna ? Yeter mi ? Yetmez . . . Aşk bu neye benzer, neyle denir ? Adamlar ney'le demiş. Bu ilahi aşk mı ? Ondan ötede ki . . . Ki'ler biter mi ? Bitmez ki . . . Kolayı bilinmez."

Çünkü ben güzel değilim, çünkü sen güzel değilsin ... çünkü güzel olan biziz =) .

28 Ağustos 2009 Cuma

İki Kelimeydik Biz Şiir Olduk Yanyana

Ne güzel hayallerimiz var
Benim hayal kavramıma uygun hepsi
Ne güzel bir hayal olduk biz
Tıpkı hayallerimdeki gibi 

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Ok Yaydan Çıktı

Ok yaydan çıktı yavrum gerdim gerdim gerildin. Yaşananların hepsi hepsi hepsi yeni gerçekti. Şarkı sözü yazar gibi yaşanmıyor aşklar. Sömüre sömüre hiçbir şey bırakmadık birbirimize. Saklayacak hiçbir şeyimiz kalmadı kendimize. Ok yaydan çıktı sevgilim dönüşsüz yollara girdim. 

Bir şeyimiz kalmadı saklayacak kendimize. Yağmurlu günler ya da güneşli günlerde. Çocuk gülümsemelirini anlamı kalmadı kalmadı . . . küçücük şeyler cam kırığı cam kırığı battıkça battı sonundaa sende sevdaaa bende sabır kalmadı.  

evet tam olarak öyle oldu.


8 Ağustos 2009 Cumartesi

Bazı Yalanlar

Bir kaç yaralı ruh, bir kaç bira şişesi elimizde bunlar var mutlu olmaya yetmez ki . . . 

Yeter mi ? Hayır! Ne gerek var aslında? En baştan farketseydin . . . ya da hiç kapılmasaydın bu yalana . . . Hadi kapıldın diyelim ben tutup kolundan çıkarmaya çalıştığımda seni ciddiye alsaydın birazcık beni. Hayal kırıklığı kötürüdür . . .  Kafanda yarattığın Sam olmadığımı her söylediğimde karşı çıkmadın mı ? Evet öyle yaptın . . . Şimdi kendi kendine farketmişken gerçekleri niye bu öfke, değiştirme çabası, "olmamalıydı"lar ? Olmamalıydı evet ama yapan ben değildim. 

"Ez kendini, bitir, yitir . . . Tek o eski saflığın kalsın." Hangisi ? Yazdın . . . oynadın . . . gerçekmiş gibi inandın . Yalanların güzel inanması zevkliydi senin için öyle yaptın. Bence de olmamalıydı ama olmuş bir kere. Ve artık kafandaki sahnelere bir son verebilirsen anlarsın ki hala çok iyi anlaşan kafalarımız ve kalplerimiz var, hala eski biziz, hala eski dostuz . . . Yıllardır oynatmaya çalıştığın bu oyun bitse bile sevebiliriz birbirimizi; çünkü biz dostluğun biraz üzerindeydik ve sen tanrıça yaratmasaydın da bu böyle olurdu. 

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Ah Bu Ben

Zor olsa da galiba dönüyorum sana
Gel dersen hemen
Çağırmazsan geçerken
Yerle gök arası bir yerde
Sen beni tanımazsın
Severim de söylemem
Sen beni uzak sanırsın
Bilirim söz dinlemem

Ah bu ben kendimi nerelere koşsam 
Saklansam bir yerlerde gizlice ağlasam 

Ah bu ben kendimi nerelerde bulsam

Çekilsem sahillere hayaller mi kursam

Mazhar Alanson

16 Temmuz 2009 Perşembe

Sonbahar

En sevdiğim mevsim gözlerinde yine
Yağmurlar yağar dokunsam
Kuru yaprakların üstüne

13 Temmuz 2009 Pazartesi

ÖSS :S Tercih :S

Bu ne be kardeşim ben kendi tercihlerim sırasında bu kadar zorlanmadım. Gerçi ben hiç zorlanmadım da :D 57961384683719 tane bölüm keşfettim dünden beri yuh!

11 Temmuz 2009 Cumartesi

.

Bu kadar ... NOKTA.

7 Temmuz 2009 Salı

Söz

Geçmiş olan dünden hiç yad etme
Yarın da gelmemişken feryad etme
Düşünme geleceği de geçmişi de
Şimdi şen ol da yaşamı berbad etme
Ömer Hayyam

5 Temmuz 2009 Pazar

Şey ...

- Teoman'ın müzik hayatı ufaktan sonra eriyor ne bok yiyeceğim ben yaa :/

- Annem dekorasyon işini abarttı pazar günleri yaramıyor bu kadına :/

-"Meyhane"yi önümüzdeki iki ay içerisinde bitirebilecek olmanın  mutluluğunu yaşıyorum :D

- Sıcakta odamı çekilmez bulanlara gülüyorum yaa mis gibi vantilatörüm var işte fır fır fır :D

- Koca evde bir tane mi kurşun kalem olmaz :/

- Bundan beş yıl sonra Hande Yener jazz müziğe geçiş yapacak :D

-Oha odamda başlayıp da bitirmediğim kitaplardan küçük çaplı bir tepe oluşmuş :D

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Müziğimiz Susmasın

Mandalinama ve Portakalıma ...

Eksik olmasın mp3'ümüz, tripod'umuz, radyomuz, kasetlerimiz, yanlış söylediğiNiz şarkılarımız... =) Nefes almak gibi üç albüm; İnsanlık Halleri, Her Şey Yolunda, Light ve binlerce şarkı ...  Ve bağlanmak bir melodiye, kısa bir şarkı sözüne ... Ve merdivenleri "Ruhun sarışın ..." diyerek çıkmak ... Ve kapıyı her açışta bir başka şarkıyla girmek içeri ... Susmadı müziğimiz hiç ve susmasın da ...

Kendimize hüzünler icad ettik ... Biz bu dünyadan değil miydik

Kör bir terzinin makasıyla hayatı daralttılar ...

Her yol bizim eve çıkardı koşar adım geç vakit unuttum ...

Ben bunları kimseye anlatmadım kendimle bile konuşmadım ...

... Ama kimse inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin ...

Elimizden tutsa bir tutam sevmek çekip götürse bizi çiçekleri yeniden seveceğimiz yere ...

Yollarımız hiç kesişmemiş şu Eylül akşamı dışında ...

İpleri dolaşmış uçurtmalar misali ne beraber uçabildik boşverip şu dünyaya ne gidebildik kendi yolumuza rüzgarda savruk, başına buyruk ...

... Şimdi yollar ayrıldı denmese de hafiften eğrildi. Ama en güzel dileğim , Müziğimiz Hiç Susmasın, birleştirir tüm insanları ... bizi de tabii ... 

P.S. Tuğçe! Bu bi işaret :D

29 Haziran 2009 Pazartesi

Zehir

Yine kazanan o ... Tek bir kelime aslında sadece ama ortaya çıktığı andan itibaren gösteriyor etkisini. Zehrini yayıyor yavaş yavaş kanıma, gözlerimdeki umudu nefretiyle söndürüp boğazımı sıkıyor. Sonsuz gibi gelen bekleyişlerin sonunun hep hüsran olduğunu hatırlatıyor. Sevgimi yenebilecek bir şeylerin olduğunu farkettiriyor tekrar tekrar.

Ve her bir kayıpta, onun adı altında ölen her bir insanda ben de yitip gidiyorum. 16 yaşımdan beri ne çok duyduğumu hatırlıyorum bu kelimeyi ... Artık ölmesinler istiyorum insanlar kanserden. Hiç kimse yaşamasın istiyorum Onun yaşadıklarını bundan sonra. Acıdan, bir şeyleri kısa bir süre sonra geride bırakmak zorunda olduğunu bilmekten, saçlarının artık olmadığını görmekten kimse ağlamasın istiyorum. Biri bu zehiri yok etsin istiyorum ...

25 Haziran 2009 Perşembe

Maviye Ulaştığım An

Arar dururum ... Bir Mavi olmalı ... Bulursam tanırım hemen onu, sorarım "Sen Mavi misin?"  cevap vermezse ve deli olduğumu da düşünmezse odur derim. 

Bilmezdim düne kadar ne olduğunu Mavi'nin ve herkes boş bir arayış içinde olduğumu söylerdi. İnsan mı, hayvan mı, masa mı, kalem mi, kitap mı, şarkı mı ... Neye benzediğini bile bilmeden aramak saçma gelirdi insanlara. Ama buldum... Mavi terkettiğim şehirmiş meğer. Ya da terketmek zorunda kaldığım. "Gördüğümde hissederim. Beni gülümsetebilmeli, sormadan dinleyebilmeli, sulara yükleyip derdimi, kederimi götürebilmeli, gözlerimin içini güldürmeli..." derdim. Onu görünce hissederim... Hissettim, Mavi çok yakınımdaymış meğer. Dokunduğum yerde ... Soluduğum havada ...

O mavi bir damla,
O mavi bir damla
O mavi bir damla

O uçan bir köpük
O uçuşan bir hayal
O uçan bir su

Hem kırılgan hem de sağlam
Hem çok küçük hem çok büyük
Biz istedik o hep verdi
O hep verdi, o hep verdi
Hep o verdi

Senden geldim Ben
Sende çoğaldım ben,
Sana döneceğim ben

Seni sevdim mavi
Seni ,sevdim mavi
Seni sevdim mavi

Hem kırılgan hem de sağlam o
Hem çok büyük hem çok küçük 0
Biz istedik o hep verdi o hep verdi o hep verdi
Hep o verdi,
Hep o verdi

Hem kırılgan hem de sağlam o
Hem çok küçük hem çok büyük o,
Biz istedik o hep verdi, o hep verdi, o hep verdi
Hep o verdi

Neler oldu sana mavi

8 Haziran 2009 Pazartesi

Tatiiiiill :D

Ve işte bu kadar 1 yılı daha geri de bıraktım. 3 adım kaldı 3 şu okul da bitse :D MMt arkadaşımızın anlamlı bir sözüyle noktalamak istiyorum bu eğitim- öğretim yılını : Allah belanı versin bu yıl da geçtin ulan!"

Allah belamı versin bu yıl da geçtim ulan :D

7 Haziran 2009 Pazar

Yusufçuk


Kötü sandılar seni yusufçuk ... Oysa sen öyle değildin ki. Ne kanatlarında zehir ne aklında ölüm ... Melissa P'nin kitabında anlatılan cani ya da filmlerdeki ölüm taşıyıcı değildin ki sen.

Yorgun görünüyorsun biraz otur istersen ... Kanatların ne kadar de ince, ne kadar masum bakışların. Yoksa geçmiş misin sen yusufçuk ? Dokunuş musun ? Gözyaşı mısın ? Hep boynumda gezdirdiğim misin ? Sıkılmaz mısın hep aynı gökyüzünden ? İstemez misin sonsuza ulaşmayı ?

Evet evet geçmişsin sen yusufçuk . Bir İstanbul hatırasısın ... Unutulmak zorunda olansın ... Dokunulamayan, farkedilemeyensin ... Bazen hatırlayıp ağlamaktan kendimi alamadığımsın ... "Hata mı yaptım ?" diye düşünüp aslında hep doğru olanı yaptığımı farkedişlerimsin ... Kalple beyinin anlaşamadığı noktasın yusufçuk ... Önemlisin çok önemli ...

1 Haziran 2009 Pazartesi

Yağmur ...

Yağmur ... Belki gözyaşı tanrıların, belki de habercisi gökkuşağının ... Belki yıkar, temizler tüm sahipsiz kalmış duyguları ya da belki yeni acılar var eder yoktan ...

Belki gözyaşlarımı gizlemek için yağıyordur ... Belki damlalarda boğulmam için ...

Ahh yağmur ... Düştüğün yerde umut, düştüğün yerde sevinç, düştüğün yerde hayat ... Ve düştüğün yerde mevsim sonbahar... Tüm mevsimleri hüzünlü bir sonbahar sabahı kılar ellerin. Ve düştüğün yer hep yeşil ... Bazen çorak bir tarlayı bazen de sıcak bir asfaltı yeşile döndürüverirsin aniden.

Güzelsin yağmur bir çocuk gülümsemesi kadar ... Bir yudum sıcak çay kadar ...

28 Mayıs 2009 Perşembe

Bulut Mu Olsam ?

Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
Nazım Hikmet

25 Nisan 2009 Cumartesi

Bir Kadın ve Bir Erkek

Sözlerini unutmuş
En sevdiği şarkının
Bakmış
Ne geçmiş geçmiş
Ne gelecek gelecekmiş
Uçmayan kuş
Kesmez bıçak
Hiç atmayan bir kalp
İki yalnız bir gemide
Anısı var sadece

O şarkıydı aşk anlatan
Sözcüklerin kölesi olmadan
Çekti ciğerine dumanını
Son sigarasından
Dayanmıştı
Daha da dayanırdı
Ama ne gerek vardı
Hiç birini seçemedi sonunda
Kelimeleri önüne yayınca

Bazen aynı değildi
İki aşkın hikayesi
Arada ışık yılları vardı
Karşıdandı akıntı
Belki de her şey bitince
Bir şey başlardı
Ama o hiç konuşmadı
Sadece baktı

Kadın ağlar
Erkek bakar
Kadın duyar
Erkek duymaz
Kadın sorar
Erkek susar
Kadın gider
Erkek içer

24 Nisan 2009 Cuma

10 Nisan 2009

Yeni bir sayfa yeni bir hayat hatta... Uzun süredir unuttuğum duygular arşa yükseldi yine. Yaklaşık iki haftadır zafer kazanmış bir komutan gibi kutluyorum farkındalığımı. Kuytularımda saklanmış her duygunun yeniden kendini göstermesine vesile olan her melodiye teşekkürler.

Ben her Teoman albümünde böyle olurum zaten. Ve o da hep yozlaşmaya, değerlerimi kabetmeye başladığım anlarda çıkar ortaya. Oysa Eylülden beri kendi kendimi, son bir buçuk aydaysa her gün "Teo artık albüm çıkarsın!" demek suretiyle oda arkadaşımı yiyip bitirmiş durumdaydım. Ama sanki bütün ısrarlarıma rağmen direniyordu. Sonra tam vazgeçmişken ben , albümden değil; insan olmaktan, çıkıverdi yine ortaya. "Şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen yüreğimi bir gün yollara atarsam..." diye "Merhaba" dedi. Sanki eski bir dostla konuşurmuşcasına iliklerimde hissettim sözleri. Sonra Tuğçe daha ilk şarkıdan (Sevişirdik Bazen)"Bu şarkıyı sana yazmış bence." dedi. Ben de yine o tepki "Gitsem hep sevişsek bazen ..."

Teo'yu, beni bilmem ama kulağımda dizeler sevişiyor şuan. Karşılıklı unutmuştuk hem de hiç unutmadan.

23 Nisan 2009 Perşembe

Bir Şeyler Yapmalı

Elimdeki çakıl taşlarından, bir kaç metre eski misinadan, göz yaşı şişelerimizden, yosun kokusundan, uzun zaman önce kaybolmuş ve yeni yeni ortaya çıkmaya başlamış hatıralardan, meyve kabuklarından, tütsü kalıntılarından ve aklımın ucundan geçmesi muhtemel her türlü gereksiz şeyden bir saray inşaa ettim şu sıralar. Çok basit ve boş bir işmiş gibi görünüyor aslında ama kesinlikle öyle değil.

Şimdi birkaç satır yazsam mesela. Yıllar sonra bu eskimiş cümlelere geri döndüğümde belki hâlâ aynı şeyleri düşünüyor olmayacağım; ama yaşanmışlığı hissettiren her şey değerlidir. Tıpkı çakıl taşları, yosun kokusu ve tütsü kalıntıları gibi ... Ama yok etsem göz yaşı şişelerini, meyve kabuklarını ve bu satırları ne kalır geleceğe ufak tefek, silik hatıralardan başka ?

Ve soyut olan hiçbir şey somutlar kadar tatminkar değildir. Eskimiş misinayı aldığında eline deniz kokusunu ciğerlerinde, balıkların oynayışını ellerinde hissedebilirsin. Ancak o balıkları hayal etmekle dokunamazsın onlara. "Hayal etmek başarmanın yarısıdır." , "Hayal etmek gerçeğin tahtına göz dikmektir." doğru! Ama hayal sadece hayalse sadece hayal olarak kalır. O zaman bir şeyler yapmalı hayaller için ve onları gerçek kılmak için.

16 Nisan 2009 Perşembe

Mavi Kuş

Bir kız vardı güzeldi sanki ... Ufacık fıçıcık içi dolu neşecikti. Sonra içi dolu bunalım oldu ama kendisi de beğenmedi bu yeni durumunu - ki sonra da normale döndü zaten. Kitapları, şarkıları, kedileri, kıskançlıkları, yemeye doyamadığı ojeleri eksik olmadı hiç hayatından. Dictionary girl olarak doğdu, ucube olarak büyüdü ve bir psikolog olarak ölmeye hazırlanıyor.

Çok da uzun süre olmadı aslında bu hayata geleli - sadece 19 sene - ama yüreğinde beyninde 19 seneden çok daha fazlasını taşır o. Kocaman beklentileri yoktur hayattan; bir sürü kitap, iyi bir dost ve biraz da huzur yeter de artar bile ona. Tasfiri zor bir yalınlık içindedir aslında. Ne silik bir kişilik ne kendini kabul ettirme çabası içerisindeki bir özentidir. Her şeyden haberdar, her şeyin farkında ama hep geri planda ...

Aslında bu yazı çok uzun zaman önce yazıldı ve dün yayınlanması gerekiyordu. Ama insan her istediğini her zaman yapamıyor. Dün doğum günüydü o 19 yaşındaki küçük kızın. Sanırım yaşlanıyor yavaş yavaş ama hiç büyümeyeceğine şüphem yok. Hep mutlu ol Gil, hep gülümse Mavi Kuş, hala güzel şarkıların varken yıldızlara ve denizlere söyle gitsin bizlere =)

28 Mart 2009 Cumartesi

Benim Şarkım

Faili meçhul acıların, trajik hayatların, elma kokulu mumların ve gözyaşlarını tükendiği yerde başlar benim şarkım. Bir nefes, bir nefes daha ... Sonrası ciğerlerimdeki oksijenin özgürlüğüdür. Yitmemiş, bitmemiş bir mevsimin en güzel gününde hiçbir şey duymazken sessizlikten sağır olmuş kulaklarım, o melodiyi seçebildi sadece uzaklardan. Hayata tutunmak için bir sebep lazımdı belki de. Çünkü ne güzel gözlü kadınlar kalmıştı artık ne de uzun boylu erkekler. Herkes ve her şey tek bir fabrikanın ürünüymüşçesine sıradan.

Birileri bir hata yapmış olmalı geçmişte. Belki de anahtarını evde unutmuştur. Ya da belki kendini unutmuştur. Sevgilisini aldatmıştır belki. Ya da belki kendini aldatmıştır. Ama ortada bir hata var. Marjinal olmak adına yapılmış ve çapulcu olmaktan öteye gidememiş bir hata. Hata olduğu fark edilmemiş bir hata ... İşte tam da bu hatanın içinden doğar benim şarkım. Her bir notasını ondan alır ve her bir kelimesini ona atfeder.

Hata üzerine kurulmuş bir hayattan çok daha tehlikelidir, hata üzerine kurulmuş bir şarkı. Milyonların hayatını hata kılan bir şarkı ... Kabullenmek lazım hatalarımızı o zaman ve sessiz olmak lazım. Bırakalım da şarkı kapatsın gözlerimizi ve yine o açsın. Zaten bir hatalarından bir de şarkılardan vazgeçemez insan.

26 Mart 2009 Perşembe

Faili Meçhul Kıyak Hareketine Destek !



Geçen gün bir arkadaşım büyük bir heyecanla geldi yanıma. "Faili Meçhul Kıyak" diye bir şey duyup duymadığımı sordu. Ben de her zamanki garip tepkilerimden biriyle "Ben kıyak kayak bilmem git işine dedim." Ama az çok tanıdığı için bu arkadaş beni başladı anlatmaya hiç hevesi kırılmadan. Öyle bir aşkla anlatıyordu ki etkilenmemek elde değil. Sonra olayın amacını farkettim, ki herhangi bir karşılık beklemeksizin birini gülümsetebilmektir amaç, ve dedim ki " İyi de banane insanların mutlu olmasından." Bu bencilce cümlemi de önceden tahmin etmişti büyük ihtimalle o arkadaş [=)].

Aslında çoğu zaman kendimden başka hiçbir şeyi düşünmediğim için başta pek ilgimi çekmedi bu konu; ama dediğim gibi arkadaşım öyle bir anlattı ki merak eder oldum. Biraz araştırma yaptım bu toplum hareketi hakkında. Tabii asıl şoku araştırmadan sonra yaşadım. Çünkü bu fikrin ilk destekçilerinden ve gelişmesine en çok katkısı olanlardan biri eski bir arkadaşım çıktı. Daha doğrusu çok uzun zamandır öyle bir insan olduğunu bile unutmuşum. Nasıl biri olduğunu pek hatırlamıyorum. Hatrımda kalan tek şey "güven" olmuştu açıkçası. Yani bana ne söylemişti ya da ben ona ne söylemiştim pek hatırlamıyorum; ama bu adam bir şey yaparım diyorsa onu yapacağından hiç şüphem olmamıştı. Ki zaten bu FMK konusunda da beni mutlu eden şey buydu. Yani ilk duyduğumda bu hareket tutmaz diye düşünmüştüm. Ama baktım ki işin içinde Mustafa Öztürk var, "Tamamdır!" dedim ve ondan sonra farkettim ki gerçekten tutmuş ve gazeteye bile çıkmışlar.
Tebrik ediyorum bu arkadaşları ve başarılarının devamını diliyorum. Konuyla ilgili daha fazla bilgiye bu linkten ulaşabilirsiniz:

19 Mart 2009 Perşembe

İşaret Sıfatları

この >> kono >> bu
その >> sono >> şu
あの >> ano >> o

この かさ >> kono kasa >> bu şemsiye
その かさ >> sono kasa >> şu şemsiye
あの かさ >> ano kasa >> o şemsiye

27 Ocak 2009 Salı

Dostlarıma.

Zamanla yüzler değişse dedeğişmeyen kalpler var çevremde. 

Ağlayamadığım zamanlarda omzuna yaslanıp hıçkırıklara boğulduğum dostlar var (29 Kasım 2006). Çeşme'de parkta, İzmir'de kordonda sabahladığımız dostlar var. 15 yaşıma girerken konserde Teoman'a "Doğum günün kutlu olsun SaM." dedirten ve Mektup şarkısını söyleten dostlar var. Daha 1. sınıfta sarılmış bana ve hala beni bırakmamış dostlar var. Bana Bursa'yı sevdiren dostlar var. 17 yaşımın benim için ne kadar önemli olduğunun farkında olan ve sinemaya gitmek için yola çıkan beni sürpriz partiye götüren dostlar var. Beni tanrıça zanneden ve olmadığıma asla inanmayan dostlar var. Biranın, votkanın, tekilanın yanında elma suyunu asla eksik etmeyen dostlar var.  Ayağımı burktuğumda ortopedi uzmanı kesilen dostlar var. 

Hiç büyümediğimi, büyümeyeceğimi bilen ve beni böyle daha çok seven dostlar var. Arkamı dönüp gitmiş gibi dursam da aslında onları ne kadar çok sevdiğimi bilen dostlar var. Her nefeste ciğerlerime elmalı nargilenin yanında sevgi, güven, mutluluk, umut doldurmamı sağlayan dostlar var. Hepsine binlerce kez teşekkür ediyorum. 

21 Ocak 2009 Çarşamba

Anathema - One Last Goodbye

How I needed you
How I bleed now you're gone
In my dreams I see you
I awake so alone

I know you didn't want to leave
Your heart yearned to stay
But the strength I always loved in you
Finally gave way

Somehow I knew you would leave me this way
Somehow I knew you could never stay
And in the early morning light
After a silent peaceful night
You took my heart away
And I grieve

In my dreams I can see you
I can tell you how I feel
In my dreams I can hold you
And it feels so real

I still feel the pain
I still feel your love
I still feel the pain
I still feel your love

And somehow I knew you could never, never stay
And somehow I knew you would leave me
And in the early morning light
After a silent peaceful night
You took my heart away
I wished, I wished you could have stayed

16 Ocak 2009 Cuma

MMt'e

Gözleri Çekik Güzele



Beni ilahlaştıran bu arkadaşa teşekkür etmek isterdim. Ama açıkçası
korkuyorum; çünkü hayal kırıklığı kapatılamaz bir yaradır.

9 Ocak 2009 Cuma

.

Üşüyorum ...

5 Ocak 2009 Pazartesi

Kriz Var!

Son zamanlarda bir krizdir dolanıyor ortada. Herkes mutsuz, bir şeylere yetişme çabası içresinde. Benim kalbimdeyse başka bir kriz. Yeni bir yıla girdik yine binlerce barış dileği tutarak. Ve ertesi gün yani 1 Ocak! Otobüsün radyosunda haber duyuyorum, Ankara'da doğal gaz kaçağından yedi gencin öldüğünü söylüyor haber. Varıyorum eve televizyonda bir şarlatan açıklama yapıyor: İçerideki vaziyet çok kötü. Gençler ikişerli gruplar halinde yarıçıplak bir vaziyette bulundurlar." Aman ne güzel. Tamam öldüler de adamlar çıplaktı napalım içeride fuhuş çetesi vardı öldüler diye arkalarından ağlayacak değiliz ya. Zaten sallandırmak lazım böylelerini.

Ne yaptı bu insanlar? Hemen söylüyorum : Yıl başı gecesi bakanları görevini yapamayınca, suçu atacak insan da bulamayınca saçmalayan bir ülkenin başkentinin bir apartman dairesinde kendi aralarında eğlendiler. Çıplaklar mıydı giyinikler miydi orası beni ilgilendirmez.

Babam hep "Sen bu ülkenin geleceğisin." derdi. Onlar da öyleydi. Şimdi yedi kişi eksildik. Peki geleceğimizden yedi kişi çalan ve hala aynı hızla devam edip kendi yaptığı ahlaksızlıktan utanmayarak çocukların üstünde ne olduğu tartışma konusu yapan bu adam ne? O tanımsız. Çünkü geçmiş, şimdi ya da gelecek olması böyle birinin onun yaşadığı ülkeyi yakıp küllerini rüzgara savurmaktır.

Gerçi sadece bizim ülkemizde yok böyle şeyler. Hatta iyimser olmaya çalışırsak "bu" sadece bizim geleceğimize zarar verirken, tüm dünyayı mahveden "bu"lar da var. Dün gece rüyamda havai fişekleri gördüm onlar patladıkça ben kaçıyordum. Babam da "Kaçma havai fişek onlar bomba değil ki." diyordu babam. Doğru ya bomba değildi. Ama yatmadan önce haberlerde İsrail'in attığı misket bombalarını görmüştüm. "Ama bu şerefsizlik!" demiştim. "Hiroşima bombalandığında Amerika'nın ki şerefsizlik değil miydi?" dedi babam. Sonra da sustum zaten. Başka ne söyleyebilirdim ki ...